YENİ ÇIKAN KİTAPLAR (2)

Güz mevsimi yerini kuru ayaza bırakırken evlerimizin sıcak köşesinde okuyabileceğiniz yeni çıkan kitaplarla sizleri buluşturmak istiyoruz.

Belki bir günde çıkan kitap sayısı binleri geçiyordur. Bu kitapların hepsini elbette okuyamayız. Haliyle aralarında seçici bir gözle bakarak okumalar yapmak durumunda kalıyoruz. Bu yazı serisi de bu amaçla siz sevgili okurlarımıza birkaç tavsiyede bulunmak üzere hazırlanıyor.

Dilerseniz kitaplara geçelim:

1. FARUK ORUÇ-TOPRAĞIN FISILTISI

Kimse yokluğumu fark etmez nasılsa, sokaklar, kaldırımlar, banklar dışında. İnsanlar yok saydıklarının yokluğunu anlayabilirler mi? Nasıl anlayacaklar ki? Yoktur yok sayılan, yok sayanlar için.
Faruk Oruç, sessizliği söze dönüştürüyor; mezarlıklarla, apartmanlarla, bastonlarla, tekerlekli sandalyelerle ve terk edilmiş aşklarla konuşarak, görünmeyeni görünür kılıyor. Öyküler boyunca bir gaspçının iç sesiyle vicdanımızda hesaplaşıyor, bir apartmanın yorgun duvarlarında ölüme hazırlanan bir sevgiyi dinliyoruz. Engelli bir bireyin yalnızlığına, tarlaya giden kadınların alın terine, ölümle tanışan bir çocuğun ilk yüzleşmesine tanık oluyoruz. Her biri, bir askı gibi duvara asılmış ama hiç giyilmemiş hayatların izini sürüyor.


2. EMİR ALİ ERGAT-MARLO’NUN MAĞARALARI

Marlo, doğanın kalbinden koparak kendine, hakikate ve insanlığın evrensel sorularına doğru yola çıkar. Bu yalnız ve derin yolculukta ona, uçamayan bir baykuş (Ozo) ve görmekte zorlanan bir kuzgun (Nous) eşlik eder. Üç yoldaşın peş peşe sorduğu sorular, okuru sadece bir maceraya değil, aynı zamanda kendi içsel mağaralarına da götürür. Emir Ali Ergat, alegorik bir anlatı kurarak varoluşu, zamanı, hakikati, eğitim sistemlerini, düşünme özgür­lüğünü ve kimlik arayışını düşündürücü diyaloglarla örüyor. Marlo’nun Mağaraları, hem yetişkinler hem de genç okurlar için yazılmış bir felsefi yolculuk romanı … Zihinsel hızın değil, ruhsal derinliğin peşinden gitmeye çağıran, Kafka’nın karanlık izleriyle Orwell’in sistem eleştirisini harmanlayan bir anlatı. Ve nihayetinde tek bir soruda düğümleniyor her şey: “Niçin gittiğini bilen biri gerçekten kaybolur mu?”


3. YEŞİL BAŞAL-TAKVA

Yeşim Başal, romanı Takva ile okuru, sıradan insanların savrulmaları, çelişkileri ve çaresizlikleriyle şekillenen hayatların yarattığı psikolojik gerilimin ve karakterlerin kuşatılmışlığının izini sürmeye davet ediyor. Başal, eserinin merkezine, Umut adında bir çocuğun ve şiddet gören annesi Ayşe’nin yaşadığı olaylar zincirini oturtuyor. Roman, yazarın odağına aldığı yoksulluk, aile içi şiddet, toplumsal baskılar ve mekân/çevre olgularını inceliyor. Kentin baskısını ve travma sonrası kaygıyı derinlemesine anlatan olay örgüsü, annesinin tutuklanmasının ardından dayısı Emin’in yanına gönderilen Umut’un yaşadıklarını ele alıyor. Takva, yaşamın talihsizlik, çelişki ve çaresizliklerle dolu olduğunu vurgulayarak, Hepimiz ve hiçbirimiz gibi sıradan insanların hikayesini okurla buluşturuyor.


4. UMUT KAYGISIZ-KÜPELERİNİ TAK ANNE

Umut Kaygısız, Küpelerini Tak Anne adlı bu ilk romanında, aile içi şiddeti, ataerkil düzeni, kasaba baskısını ve toplumsal çürümeyi grotesk bir mizahla harmanlıyor. Bir yandan insanın en karanlık tarafına ayna tutarken, diğer yandan şu soruyu soruyor: Su, gerçekten temizler mi her şeyi? “Dilerim ki Kaygısız’ın edebiyat yolculuğunda attığı bu ilk adım, bir son adım olmaz. Daha uzun yıllar romanlarıyla, öyküleriyle aramızda olmaya devam eder.”
-Alper Kaya


5. AYKUT ERTUĞRUL-MOĞOLLUKLAR

Nedir Moğolluk? Bir yakıp yıkma biçimi mi, söze karşı bir saldırı mı? Zihinden geçen yıkıcı bir düşünce, yakıcı bir itiraz sözcüklere dökülmezse yazılan şey yine de Moğolluk olur mu? Moğolluk, önce kendine doğru yapılmış bir taarruzdur. Söylenmezse yok olacak o düşünceyi kurtarmaktır. Yazarın Moğolluklar’da aradığı şey; yaşamın ve edebiyatın büyüsünü, hayretini ve coşkusunu yeniden hatırlatmaktır. Belki yine birbüyüyle; arzuyla, öfkeyle, niyazla, yazıyla, daima yazıyla… Moğolluklar, Aykut Ertuğrul’un yaklaşık on yıldır farklı zaman ve mekânlarda kaleme aldığı denemelerden oluşuyor. Türlerarası özellikler de gösteren bu kitap, yazarın edebiyat dünyasına yönelttiği eleştirileri bir araya getiriyor. Bunu yaparken okurunu tetikte tutuyor, rahat ettirmiyor; onu edebiyat ülkesine saldırılarında suç ortağı kılıyor.

Yorum bırakın