Bir film şeridi gibi geçiyor olan bitenler gözümüzün önünden ancak olan biten film değil, kaskatı gerçek. “Ben etimle kemiğimle bu çağdan nefret ettim yahut geldik çağı gördük ürperdik” sözlerinin mana perdesinin aralandığı günleri yaşıyoruz. Bu, bir bilinç tıkanıklığından neşet eden vahşet ve soykırım, vicdan sahibi olan herkesi derinden etkiliyor.
Bir yanda feryat figan ağlayan masum ve savunmasız siviller diğer yanda kanla beslenen ideolojik bir saplantı.
Kendisini yeryüzünün yegâne sahibi olarak görebilecek kadar nobran aynı zamanda hezeyanları olan bir güruh.
Gerek kutsal kitaplarda gerek evrensel hukuki metinlerde koruma altına alınan yaşam hakkı, insan onur ve haysiyeti, birtakım odaklarca hiçe sayılsa da bu sürecin bize yeniden ve çok canlı olarak hatırlattığı bazı hususlar var.
İnsanlık ortak bir vicdana sahiptir ve bu vicdan hâlâ yaşamaktadır. Dünyanın dört bir yanında söz konusu soykırıma ilişkin yediden yetmişe geniş katılımlı protesto gösterilerinin düzenlenmesi bunu bize son derece net bir biçimde göstermektedir.
Her ne kadar yaşatılan vahşet zifiri karanlık bir tünelde yürüyormuş hissi verse de “karanlığa küfretmek yerine bir mumda sen yak” tavsiyesine uyarak bu tüneli aydınlatmaya çalışanlar da var. İşte Öykümen böylesi bir çabaya sahip, umudunu yitirmeyen, yaşadığı çağa kalemiyle ışık tutmak isteyen genç dimağları bir araya getiriyor.
